Sayfalar

19 Eylül 2010 Pazar

Muhammed Kuran'a göre unutmaz, kendisine göre unutur.

Bu başlık Muhammed'in sözde vahyi ve ayetleri unuttuğuna dair iki olayı ve bu olayların Kuran'ın "onu(Kuran'ı) sana ezberleteceğiz" ayetiyle olan çelişkisini tefsir destekli belirtip kritik yapmayı konu alıyor.

Enes b. Malik anlatıyor:

"Vahiy katiplerinden biri, Muhammed'i sınamak için hep kendisine yazdırılmak istenenin tersini Kuran'a yazıyordu. Özellikle bu ters ayetleri, Bakara ve Al-i İmran surelerine yazıyordu. Adam, Muhammed'in bu yanlışları fark etmediğini görünce, onun peygamberliğine inanmıyor ve sonuçta İslamiyetten vazgeçip Hristiyanlığa geçiyor. Doğal olarak da bu olayın propagandasını yapmaya başlıyor. Bir gün gelip adam vefat ediyor. Mezara gömülünce, ertesi sabah cesedi mezarın dışında bulunuyor. Bunun gerekçesi olarak da Muhammed'e karşı geldiği için Allah tarafından cezalandırıldığı sunuluyor. Daha sonra Muhammed ve adamın ailesi arasında sert tartışmalar yaşanıyor. Adamın akrabaları, 'Cenazeyi siz çıkarıyorsunuz.' diyor; Muhammediler ise, 'Hayır, bu Allah'ın işi.' diyor. Aynı olaylar iki gün daha tekrarlanıyor ve ceset gömülmeyip orta yerde kalıyor."

Bahsinin geçtiği olay birçok İslam kaynağında bir mucize gibi anlatılır, oysa ki bu olay Muhammed'in ayetleri unuttuğunu apaçık göstermekte ve Kuran'daki Muhammed'in unutmazlık iddiasını suya düşürmektedir.

Bu konuda bir örneğimiz daha var, onu da belirtmek gerek.

Adamın teki mescitte Kuran okurken Muhammed onu dinliyor ve kendisine, "Allah senden razı olsun ki, senin okuduğun ayet, Kuran'ın falanca suresindendir. Artık ben onu unutmuş ve terk etmiştim, fakat sen bu ayeti bana bir daha hatırlattın" diyor.

Muhammed unuttuğunu burada kendisi itiraf ediyor ve yine Kuran'a karşı geliyor.

Ala suresi iniş sırasındaki 8. sure olarak bulunuyor. Fakat Muhammed'in unutkanlığına dair ilk örnek anlatılırken Bakara ve Al-i İmran surelerinden bahsediliyor. Söz konusu sureler iniş sırasında neredeyse sonlarda bulunuyor, yani kural ihlalinin olmaması için gereken şart 'kuralın daha konmamış olması' gibi bir durum burada yok. Diğer olayda da zaten Kuran'ın birçok eski suresinin olduğu anlaşılıyor ve İslam'ın Kuran artık mescitte okunacak kadar ilerlemiş olduğu belli oluyor.

Şimdiyse o ayetin alimler tarafından yapılan tefsirlerine gelelim.

"Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın." - Diyanet

Elmalılı Hamdi Yazır:

"İneni ve indirileceği okumaya muvaffak edeceğiz. Yahut, vahy ile seni Kur'ân ve kırâet sahibi yapacağız. Bu şekilde bu, olağanüstü ilâhî risalet ve hidayeti gösteren bir âyet, bir mucize olarak artık unutmayacaksın."


Prof. Seyyid Kutub:

"Bundan sonra onu kalbe yerleştirecek ve O'nun kouttuğunun unutulmamasını sağlayacak olan Rabbindir. Rabbi bu konuda O'na teminat vermektedir."


Taberi:

"Sen onu unutmayacaksın. O halde onu öğrenmek için acele etme."

Mevdudi:

"Allah, Rasulullah'a 'Emin ol, biz sana okutacak ve hafızana yerleştireceğiz. Unuturum diye endişelenme, hiçbir kelimeyi unutmayacaksın.' demiştir."


İbn Kesir ve Muhammed Ali es-Sabuni:

"Bu, Yüce Allah'ın, peygambe*rine, Kur'ân'ı unutmayacağı şekilde okutacağına dair verdiği bir haber ve vaaddir."

Sonuç olarak Kuran, Muhammed hakkında yanılıyor ve buna kaynak olarak da Muhammed'in bizzat söylediği sözler sunulmakta; çarpıtılmayacak kadar büyük bir çelişki!

Kaynakça:

1- Tecrid-i Sarih, Diyanet Terc., No: 1477-9/309
2- Buhari-Müslim Hadisleri, el-Lü'lüü ve'l Mercan, no:1772
3- Buhari, Menakıb, 25
4- Müslim, Sıfat'ı Mınafıkin, No: 2781
5- İbn-i Seyyid-in Nas, Uyun-ül Eser, "Katipler" bölümü, 2/316
6- Ebu Davut Sicistani, Kitabü'l Mesahıf, s.3
7- Ahmet b. Hanbel, Müsned, 3/121
8- Tecrid-i Sarih, No: 1149, c.8/69
9- el-Lü'lüü ve'l Mercan, No: 451
10- Buhari, Bab'ü Şehadet-il Ama, 11, Fedail-i Kuran, 26
11- Müslim, Salat, no: 788
12- Ebu Davud, Salat, 1331, Huruf- 3970
13- Elmalılı Hamdi Yazır, Seyyid Kutub, Taberi, İbn Kesir, Mevdudi, M. es- Sabuni tefsirleri

17 Eylül 2010 Cuma

Muhammed adaletsizlikten çekinmezdi

Bu yazı Muhammed'in aldığı cariye sonrası eşlerinin bazılarından gelen tepkileri ve Muhammed'in bu tepki veren kişilere cevap verirken nasıl adaletsizlik yaptığını konu almıştır.

Muhammed, Hayber Savaşı'nda esir aldığı Safiye'yi ele geçirince, onun eşlerinin zoruna gidiyor ve Ayşe ile Hafsa, bu cariyeye hakaret maksadıyla "Yahudi kızı" diyorlar. Safiye bunu Muhammed'e anlatınca o, hanımlarına herhangi bir ceza vermiyor; ancak Muhammed'in hanımlarından Zeynep Bint-i Cahş, adı geçen cariyeye aynı sözü sarfedince, Muhammed ceza olarak yaklaşık üç ay onunla tüm ilişiğini kesiyor.

Muhammed, en yakın arkadaşları Ömer(Hafsa) ve Ebubekir'in(Ayşe) kızlarına hakaretleri sonucu ceza vermiyor fakat bir torpili olmayan Zeynep'e üç ay onunla bağlantısı keserek ceza veriyor. Bilindiği üzere Zeynep Bint-i Cahş, Muhammed'in kölesi Zeyd'in eski hanımıdır. Bundan dolayı olsa gerek ki Muhammed ayrımcılık yaparken bir sorun görmüyor.

Üç ayın sonunda Zeynep, Muhammed'le barışınca ona bir cariye hediye ediyor, bu da ayrı bir noktadır. Kadın, kocasına bir cariye hediye ediyor. Muhammed'in çok övülen ahlakınla çelişiyor olsa gerek.

Muhammed, aynı olaylara torpile bağlı olarak değişken hüküm vererek büyük bir adaletsizlik yapmıştır. Söylenen söz aynı, hükümler farklı. Sözde Allah'ın elçisi Muhammed'in adaleti kafalarda kurulan gibi kusursuz değil, tam tersine affedilmez adaletsizlikler içeriyor.

Kaynakça:

1- Kütüb-i Sitte, İbrahim Canan terc., 10/219, 13/47, 15/501
2- Ebu Davut, Sünnet, no: 4602
3- Tirmizi, Menakıb, 3891
4- İbn-i Mace, Nikah, No: 1980
5- Taberani, Mucem-i Kebir, 24/71, No: 180
6- İbn-i Sad, Tabakat, No: 4123, "Safiye" bölümü, 8/309
7- Askalani, el- İsabe, No: 11401
8- Alusi, Ruhu'l Maani, Ahzab-38

Muhammed'den kabalık ve düşüncesizlik örneği

Bu başlıkta Muhammed'in sorunsuz ve aşık bir çifti sadece en yakın arkadaşlarından biri ayrılmalarını istiyor diye ayırdığından bahsedeceğim.

Ömer'in oğlu Abdullah anlatıyor:

"Bir hanımım vardı; birbirimizi de aşırı derece severdik; fakat babam Ömer, hanımımı sevmiyordu ve sonunda beni Muhammed'e şikayet etti. Buna karşılık Muhammed bana, 'Madem ki baban senin hanımını sevmiyor, sen de onu boşa' dedi. Bunun üzerine ben de hanımımı boşadım."

Birbirini deli gibi seven sorunsuz bir çifti-aşırı derecede sevip de huzursuz olunmaz herhalde- damadın babasının isteği öyle diye ayırmak doğru mudur?

Eğer birbiriyle sorun yaşamış olsaydılar Abdullah, aşıktık anlamına gelen "birbirimizi aşırı derecede severdik" ifadesini kullanmazdı. Ayrıca, Muhammed herkesin anlayabilmesi için bunu neden olarak belirtirdi ki pürüz olmasın, fakat öyle bir durum da yok. Görüldüğü gibi Muhammed'in belirttiği sebep sadece Ömer'in, oğlunun hanımını sevmemesi. Buna itiraz edecek biri Muhammed'in ağzından çıkan lafı inkar etmiş olur.

Olaya sadece sebep açısından itiraz etme imkanı olabilirdi, fakat sebep bizzat Muhammed'in ağzından sarfedilmiş, "Madem ki baban hanımını sevmiyor..." sözleriyle belli olduğuna göre bu itiraz gerçek dışı ve mantık dışı olmakla birlikte kaynakları yok saymaya denktir. Zaten alıntı yaptığım yazar bu olayı Ömer'in Muhammed'in gözündeki önemini anlatan bir örnek olarak sunmuş, kritiğe bile gerek duymamış, ben sadece kritik yaptım.

Daha iyi bir anlatım yöntemi olan örneklemeyle olayı apaçıklığa kavuşturacağım. Bir kadını seviyorsunuz, birbirinize aşıksınız, evlisiniz ve sorunlarınız yok. Fakat babanızın kıskançlığı ve otoritesi yüzünden onu bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Ne hissederdiniz?

Son kaynakta belirttiğim ifadeye de dikkat çekmek istiyorum. Eğer bu olay göründüğü gibi olmasaydı Buhari ve Müslim gibi isimler boşanma konusunda bu örneğin İslam'a ve sünnete uygun olduğunu belirtmezlerdi.

Kaynakça:

1- Riyaz-üs Salihin, Diyanet terc., No: 331
2- Ahmet b. Hanbel, Müsned, 2/42
3- Ebu Davud, Edeb, 120, No: 5138
4- Tirmizi, Talak, 13, No: 1189
5- İbn-i Mace, Talak, 26, No: 2088
6- Hakim, Müstedrek, "Talak" bölümü, 1/197(Hakim bu eserde ayrıca bahsedilen olayın Buhari ve Müslim'in şartlarına uygun olduğuna vurgu yapıyor)

13 Eylül 2010 Pazartesi

Muhammed'in 70 Bedir esiri hakkında verdiği hükmün kurnazlığı ve acımasızlığı

Konu, Muhammed'in Bedir savaşında esir düşen 70 kişi hakkında Ömer ve Ebubekir'den fikir sorması, ardından uyguladığı akıllı politika, acımasız ve günümüze uymayacak tavrı ve Allah'ın verdiği bir açık üzerinedir.

İbn-i Abbas anlatıyor:

"Bedir harbinde esir alınan 70 müşrik hakkında Muhammed, Ebubekir ve Ömer'den görüş istedi. Ömer, hepsini kılıçtan geçirmeyi teklif etti ve şunu ekledi: 'Ali, kendi ağabeyi olan Akil'i öldürsün; ben de kendi yakınlarımı öldüreyim.(Ömer daha saymaya devam ediyor, söylemek istediği ise herkes kendi yakınını vursun)' Buna karşılık Ebubekir ise, 'Bu esirlerden fidye alıp serbest bırakalım' dedi. Netice itibariyle Muhammed tarafından Ebubekir'in görüşü benimsendi."

Muhammed, ordusunda ve toplumunda ayrılıklardan doğacak karışıklıkları engellemek, kendi akrabalarını öldürmemek ve diğer toplumlardan tepki çekmemek için burada Ömer'in vahşi görüşünü değil de Ebubekir'in görüşünü kabul ediyor. Ayrıca amcası Abbas'ı, damadını ve daha başka akrabalarını öldürmek de işine gelmemiş olsa gerek ki böyle davranıyor.

Görüşü reddedilen Ömer bu konudan hoşnut olmuyor. Çünkü, Ömer ne zaman bir şey istese ayetle karşılık bulurdu. Hatta, Muhammed'den 1500 rivayeti bulunan Ömer'in oğlu Abdullah'ın bu konuda şöyle bir hadisi vardır: "Babam Ömer ne zaman bir şey dilese Allah tarafından ertesi güne kadar cevaplanırdı." Örneklere alttaki paragraflarda değiniyorum. Muhammed durumu kurtarmış olmakla birlikte en yakın 2. arkadaşı Ömer'i de memnun etmenin yolunu buluyor elbet, yine ayet yoluyla!

Bu olayın gerçekleşmesinden bir süre sonra Enfal/67-68 yazıldı. Ayetler de şunlardı:

67-Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kafirlere karşı ezici bir üstünlük sağlamadıkça), esirlerinin olması doğru değildir. Siz dünya varlığını istiyorsunuz, Allah ise ahireti kazanmanızı istiyor.

68-Eğer Allah tarafından bir yazı gelmiş olmasaydı, aldığınız fidyeden dolayı kesinlikle size büyük bir azap dokunurdu.

Müfessirlerin ortak açıklamasına göre ayetlerin teşvik ettiği felsefe, "savaşlarda karşı tarafa tamamen üstünlük sağlanmadıkça esir alınmaz, esirler öldürülür" demek istiyor. Sadece öldürme amacı güdülerek gidilen savaşların olduğu film sahnelerinde "Take no prisoners(Esir almak yok)" repliğine rastlamışızdır. Bu durum da aynen bunun gibi vuku buluyor ve Allah tarafından bu replik sarfediliyor.
İkinci ayette ise Muhammed'in görüşünde olanlara ilginç bir savunma getiriliyor. Allah bunu kaderde yazmış olmasaydı, sizi cezalandırırdı! Allah burada "Ulan kaderi yazmışız bir kere, şanslısınız!" tarzında bir açıklama yapıyor ama kaderi yazan o değilmiş gibi konuşup büyük bir açık veriyor. Madem ki kaderi kendisi yazmıştı, bunun olacağını bilemedi mi de isteğiyle ters düştü-uygulayamadı? "Ulan hapse girecek olmasam seni şuracıkta öldürürdüm" cümlesindeki aynı acizliği Allah sarfediyor. Hem kaderi kendi yazıyor, hem de başkası yazmış ağzıyla konuşuyor. Beşeri tanrı zekasına iyi bir örnek oluşturuyor bu durum sanırım.

Bu ayetlerin inmesiyle Ömer, aynı içki, örtünme ve kadınları dövmeye onay veren ayetlerde edildiği gibi burada da memnun ediliyor. Çünkü inen ayetler her zaman olduğu gibi Ömer'in, yani Muhammed'in en güçlü ve acımasız adamının görüşleriyle denk!

Muhammed, Ömer ve diğerleri yanında ayetleri ağlamaklı halde açıklarken şu sözleri sarfediyordu: "Eğer bu ayetlerle Allah bizi affetetmeseydi, hepimiz cezalandırılacaktık; yalnız Ömer ve Sad b. Muaz kurtulacaklardı"

Muhammed hem zor durumu kurtarmış, hem de Ömer ve Sad b. Muaz'ı haklı ilan edip arkadaşlarını memnun etmişti. Oysa Ömer esir düşen insanların fidyeyle salınmasını değil, katledilmesini, katliam yapılmasını istiyordu ve Muhammed de bunu onaylıyordu! Hacı hocadan duyulan merhamet örneklerine hiç benzemiyor, değil mi?

Sad b. Muaz'ın adı geçmişken onunla ilgili de kısa bir not geçmek istiyorum. Daha Bedir savaşında böyle vahşi bir tavır sergileyen Sad, eski bir Yahudi olduğu için Beni Kureyza Yahudileri hakkındaki hükmü belirleyecek kişi olarak Muhammed tarafından seçiliyordu! Hüküm ne olsa beğenirsiniz? Tüm erkeklerin(900) katli, kadın ve çocukların köle yapılması ve buna Muhammed'den gelen, "Aynı Allah'ın hükmünü verdin Sad!" cevabı.

Kaynakça:

1- Prof. Seyyid Kutub, Fizilal'il Kuran, Enfal-67
2- Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Enfal-67
3- Tecrid-i Sarih, 261-2/350
4- Tirmizi, Enfal, 8, no: 3084
5- Müslim, Cihad, 58, No: 1763
6- Ahmet b. Hanbel, Müsned, 1/30-23
7- Kütüb-i Sitte, İbrahim Canan terc., 3/504, No: 628
8- Vahidi, Esbab-ı Nüzul, Enfal-67
9- Diyarbekiri, Tarih-i Hamis, 1/393, "Bedir" bölümü
10- TDV, İslam Ansiklopedisi, "Esir" maddesi, 11/383
11- Nesefi, Tefsîru'n Nesefi, Enfal-67
12- Kadı Beydavi, Kadî Tefsiri, Enfal-67
13- Fahrettin er- Razi, Tefsir-i Kebir, Enfal-67
14- Suyuti, Lübab, Enfal-67
15- Halebi, İnsan-ül Uyun, 1/409, "Bedir" bölümü
16- Hindi, Mecmeu'z- Zevaid, 9/67; Ahbar-i Ömer
17- İbn-ül Esir, Üsd-ül Gabe, No: 3824

Ömer'in lakabındaki olay - Muhammed'in adaletsizliği ve acımasızlığı

Bu yazıda Ömer'in lakabını nasıl aldığından, Ömer ve Muhammed'in merhametsiz ve adaletsiz olduğundan, Muhammed'in yakın bir arkadaşını korumak için Kuran hükmünü uygulamadığından bahsedeceğim.

Ömer'in lakabı bilindiği üzere "Adaletin kılıcı" dır. Peki bu lakap nereden gelir? Bu olayı "olay" yapan nedir? Elmalılı tefsirinden yapacağım kısa düzenlemeyle bunu yazacağım.

Bir münafıkla bir Yahudi, bir konu üzerine tartışmışlar ve haklıyı bulmak amaçlı Muhammed'e başvurmuşlar. Muhammed, Yahudi'yi haklı bulmuş. Münafık bunu kabul etmemiş ve Ömer'e de başvurmayı istemiş. İkisi Ömer'e gitmişler ve Yahudi, Ömer'e, "Bu münafık Resulullah'ın beni haklı bulmasını kabul etmedi, senin de görüşün almak istedi." dedi. Ömer münafığa, "Doğru mu" diye sordu. Münafık "Evet" cevabını verince Ömer biraz dışarı çıkmak için izin istedi ve ardından dışarı çıktı. Kısa bir süre sonra kılıcıyla gelip sualsiz şekilde münafığın boynunu vurdu. Akabinde ise şunu dedi, "Madem ki beni hakem yaptınız, benim hükmüm de Resulullah'ın hükmünü kabul etmeyenin kafasını uçurmaktır."

Bu olayın ardından münafığın akrabaları Ömer'i Muhammed'e şikayet etmişler. Muhammed, Ömer'i getirtmiş ve olayı sormuş. Ömer, "Hükmünü reddetti ya Resulullah" cevabını verdi. Hemen ardından Cebrail gelip, Muhammed'e, "Ömer doğruyla yanlışı birbirinden ayırdı." dedi. Muhammed de bunun üzerine, "Ömer, sen faruksun(doğruyla yanlışı ayıran)" cevabını verdi. Bunun üzerine Nisa/65 ayeti indi. Ayet ise şöyle:

65-Yok, yok! Rabbine yemin ederim ki onlar aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden nefislerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.

Sadece hakkını arayan, verilen karardan memnun olmayıp gayet demokrat bir şekilde bir kişinin daha fikrini sormayı deneyen masum bir insan yargısız infaz ediliyor ve Muhammed bunu doğru buluyor; hem de Allah'ın onayıyla!

Bu olayın doğru bir yanının olduğunu söyleyecek Müslüman arkadaşlar var mı?

Ayrıca olay sadece bununla da bitmiyor. İniş sırasında 91. sırada olan Nisa suresinde anlatılan bu olayda Muhammed, Ömer'e hak ettiği cezayı, yani kısasa kısas tarzında idamı uygulamıyor. Nisa suresinden daha önce inen İsra ve Bakara surelerinde kısasın belirtildiği ise bilinen bir durum. Şimdi sorular geliyor:

*Neden Muhammed, Ömer'i o münafığın bir yakınına öldürtüp Allah'ın hükmünü uygulamıyor?

*Ömer'in sadece hakkını arayan masum bir adamı öldürmesini doğru bulup, ona "Adaletin kılıcı" ünvanını veren Muhammed ve "Faruk(doğruyla yanlışı ayıran)" lakabını veren Allah burada doğru bir iş mi yapmışlar?

*Bunun doğru bir hareket olduğunu kabul edecek olanlar, aynısının kendilerine ya da kendi aile bireylerine yapılmasını ister mi?



Sonuç: Muhammed kontrolden çıkan arkadaşını öldürmemek için Kuran hükmünü uygulamayıp kuralları ihlal etmiştir. Bu da peygamberliğe(emir kulluğuna), Kuran'a ve genel olarak İslam'a uygun değildir. Maide/47'de şöyle yazar, "Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir." Muhammed, Kuran hükmünü arkadaşını öldürmemek için es geçip çok büyük bir açık veriyor ve kendi tabirine göre "fasık" lakabını hak ediyor, çünkü yaptığı iş açık; Allah'ın hükmünü uygulamamak!

Kaynakça:
1- Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, Nisa-60
2- Tecrid-i Sarih, 261 nolu hadisin şerhi, c.2/352
3- Suyuti, Tarih-i Hulefa, 124
4- Kütüb-i Sitte, İbrahim Canan tercemesi, No: 4917, c.14/125
5- M. Necati Bursalı, Hz. Ömer'in Hayatı, s.9
6- Ali-Naci Tantavi, Ahbari Ömer, s.378
7- Vahidi, esbab-i Nüzul, Nisa-60
8- Kadı Beydavi, Nisa-60
9- Nesefi, Nisa-59
10- Zamahşeri, Nisa-61-63
11- İbn-i Kesir tefsiri, Nisa-60-65
12- Tefsir-i Kebir, Nisa-60